Göksu'nun Toroslardaki gerdanlığı: Salavat ve Cırlavık köprüleri

TAKİP ET

- Karaman'da Göksu nehri üzerinde 14. yüzyılda yapılan ve yaklaşık 50 sene öncesine kadar kullanılan Salavat ve Cırlavık köprüleri, ekoturizm projesi kapsamında oluşturulacak yürüyüş rotalarıyla turizme kazandırılacak - Karaman Kültür ve Turizm Müdür Vekili Burhan Yemiş: - "Proje bittiğinde ziyaretçilerimiz burada doğayla baş başa, doğaya zarar vermeden yürüşüşlerini yapıp, fotoğraf çekebilecek"

Karaman'da 14. yüzyılda yapılan ve yaklaşık 50 sene öncesine kadar kullanılan Salavat ve Cırlavık köprüleri, zamana meydan okuyor.

Pamukdere Kanyonu'ndan geçen Göksu Nehri'nin üzerine inşa edilen Salavat ve Cırlavık köprüleri, Karamanoğlu Beyliği döneminde 14. yüzyılda inşa edildi.

Kanyonun iki yakasını bir araya getiren, kervanların ve yaylacıların geçiş yolunda bulunduğu için 50 yıl öncesine kadar kullanılan tek kemerli tarihi köprüler, zaman içerisinde bakımsızlık ve çeşitli doğa olayları nedeniyle tahrip oldu.

Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü tarafından kentteki ekoturizmin canlandırılması ve geliştirilmesi amacıyla hazırlanan proje kapsamında yeniden ayağa kaldırılacak olan köprüler, özellikle doğayla baş başa kalmak isteyenler için alternatif yürüyüş rotasına dönüşecek.

Karaman Kültür ve Turizm Müdür Vekili Burhan Yemiş, 14. yüzyılda Karamanoğlu Beyliği zamanında yapılan köprülerde kitabe bulunmadığı için kim tarafından yaptırıldığının bilinmediğini söyledi.

Köprülerin bölgenin coğrafi yapısına uygun inşa edildiğini anlatan Yemiş, şunları kaydetti:

"Köprüler kesme taştan yapılmış ve ayaklar nehrin iki tarafındaki kayaların üzerine oturtulmuş. Her iki köprü de tek kemerden oluşuyor. Salavat Köprüsü Göksu Nehri üzerine, Cırlavık Köprüsü de Cırlavık Deresi'nin üzerine kurulmuş. Cırlavık Deresi 500 metre sonra Göksu'ya kavuşuyor. Biraz daha aşağıya tek bir köprü yapılsa Cırlavık Köprüsü'ne ihtiyaç kalmayabilirdi. Fakat bu zamanda nehrin debisinden, bıraktığı izlerden yapılacak köprünün zaman zaman su altında kalabilme tehlikesi olduğunu görüyoruz. Bu yüzden iki köprü yapılmış. Köprülerin uçlarında tarihi taş döşeme yollar hala mevcut."

 Ekoturizmin geliştirilmesi projesi kapsamında köprülerin bulunduğu bölgede bir güzergah belirlenerek yürüyüş yolu yapılacağını kaydeden Yemiş, "Proje bittiğinde ziyaretçilerimiz burada doğayla baş başa, doğaya zarar vermeden yürüşüşlerini yapıp, fotoğraf çekebilecek." dedi.
 

Damlapınar köyü sakinlerinden 65 yaşındaki Esat  Tekinalp AA muhabirine yaptığı açıklamada bu köprülerin babaları dedeleri tarafından yoğun şekilde kullanıldığını söyledi.

Kendilerinin köprülerin ne zaman yapıldığını bilmediklerini ifade eden Tekinalp, " Karamanoğullar döneminde yapıldığını duyuyoruz. Benim gençliğimde Göksu'nun karşı tarafındaki köylere, tarlalara giderken bu köprüleri bende kullandım. Çünkü başka köprü yoktu. İnsanlar Ermenek tarafından Karaman'a hayvanlarla yüklerini taşırken 2 köprüden geçin bizim köyümüze yani Damlapınar'a gelirlerdi. Bizim köyde konaklayıp tekrar yola koyulurlardı. Ben bunu net olarak biliyorum." diye konuştu.

- " Burayı her doğa sever ve fotoğraf tutkununun görmesi lazım"

Köprülerin son zamanlarda çok yıprandığını belirten Tekinalp, şunları kaydetti:

" Eskiden köprülerin kenarlarında köprülerin taştan kulakları vardı. Bu kulaklar aşırı yağışlarda selden zarar görmüş durumda. Mevkinin 3 kilometre aşağısına büyük bir köprü yapıldı. O civardaki yerleşim yerlerine karayolu yapıldı. Onun için köprüler artık kullanılmıyor. Bakımsız kaldı. Fakat buna rağmen köprüler hala zamana direniyor. Mutlaka restore edilmesi gerekiyor. Burası doğa harikası bir yer. Taş döşeme yollar hala belirgin şekilde duruyor. İyice bir araştırılması ve turizme kazandırılması lazım. Bazen televizyonlarda Karadeniz bölgesindeki derelerin üzerinde tarihi köprüleri seyrediyorum. Buradaki köprüler de onlardan aşağı kalmaz. Ben tüm doğa severleri ve fotoğraf tutkunlarını bu köprülerimizi görmeye bekliyorum."

Tekinalp bölgenin selavat adıyla bilindiğini sözlerine ekleyerek, " Bölge ıssız ve geçmesi zor bir kanyon olduğu için kervanlar buradan geçerken korkarlarmış. O zamanlarda eşkiyalarda buralarda pusu kurarak kervanları soyarmış. O yüzden insanlar bölgeye geldiğinde kaza bela olmasın diye selavat getirirlermiş. Ayrıca köprülerde çok yüksek olduğu için korkarak geçerlermiş. Bu isim böylece kalmış" dedi.